Bu kitap zihnime ilk düştüğünde kendime inancımın bittiği ve her şeyin tükendiğini düşündüğüm zamanlardı. Zihnimde onlar uzun zamandan beri yaşıyorlardı fakat yazmaya cesaret bulamıyordum ama bir gece vakti, imkânsızlıkların ortasında bile aşkın, sevginin, bağlılığın, cesaretin, gücün, kardeşliğin mümkün olabileceğini düşündüğümde ve kendimi bilgisayarın başında bulduğumda artık onlar sayfalarla buluşmak için hazır bekliyorlardı.
Yazmaya ilk başladığım zamanlar ve sonrası bu kitap hayatıma büyük bir şans getirdi, yolumdaki ışıkların daha fazla parlamasına neden oldu. Tugay’ın gücü ve Eftalya’nın cesareti beni tamamen değiştirirken kendimi onların yanında her şeye rağmen dimdik dururken buldum, onlarla bu yolda ilerlerken bir dönem sadece gücü hissettim fakat zamanla tıpkı kitapta olduğu gibi gücümün kaybolduğu, kayıplar yaşadığım ve her şeyin benim için son bulduğunu düşündüğüm anlarım bile oldu. Kitabımdan ise hiçbir zaman kaçmadım çünkü kaçmama izin vermediler ve düştüğüm o çukurdan beni yine çıkaran bu kitap ve içindeki karakterlerdi. Tam da bu yüzden bu kitabın yeri de bende apayrı olacaktır çünkü eğer onları yazmasaydım düştüğüm çukurda kalacak ve tamamen karanlığa gömülecektim, bunu çok iyi biliyorum.
Kitabın son sayfalarını gözyaşları içinde yazdım ve şu an bu teşekkürü yazarken de gözyaşlarım akmaya devam ediyor. Zaten yazdığım bir kitaba veda etmek benim için zorken en başından beri kurguladığım o finale ulaşmak ve bir kapıyı kapatmak benim için epey zorlayıcı oldu. Hatta öyle ki bir hafta boyunca onları rüyamda gördüğüm, bazen kitabın içine girip o evrende kaybolduğumda seslerini işittiğim bile oldu.
Beyaz Leke’nin bir kalbi var ve biz artık bu kitaba dokunduğumuzda o kalp atışlarını hissedeceğimizi, gökyüzünü görebileceğimizi, hatta zamanı geldiğinde yüzümüzde buruk bir tebessüm bırakacak kadar onları gerçek saydığımızı çok iyi biliyorum.
En büyük teşekkürüm her zaman olduğu gibi yine ve yine beni okuyan sizlere. Bu yola ilk çıktığım zaman beni asla yalnız bırakmadınız ve sizin heyecanınız, hevesiniz, bağlılığınız ve her zaman ellerimden tutmanız beni şevklendirdi. Kafamda yarattığım bu dünyaya benimle beraber dahil olmanızı, benimle beraber gözyaşı dökmenizi, benimle beraber gülmenizi, hatta bana karşı bile karakterleri savunduğunuz zamanları asla unutamam. Yüzlerce imza günümde gözlerinizdeki heveslerle kitabımı göğsünüze yaslamanız ve bana, “Seni anlıyoruz,” demeniz benim için en büyük hediyeydi. Sizin sayenizde evimin içi binlerce kâğıttan lale ile dolu ve her biri sizin kalbinizin emeği, varlığınıza şükürler olsun.
Kalbimdesiniz, yol arkadaşımsınız, sırdaşımsınız, çocukluk arkadaşımsınız. Beni anladığınız, hissettiğiniz ve farkında olmadan elimden tutup beni çukurdan çıkarmaya siz de yardımcı olmaya çalıştığınız için teşekkür ederim.
Ve kendim, bu kitabın her satırına farklı bir anı, farklı bir acı ve farklı bir kurtuluş sığdırdın. Bu kitaba her dönüp baktığında gördüğün hem güçsüzlük hem de güç olacak ama seni hiç yalnız bırakmayan o karakterlerin rüyalarında senin ellerini tutmaya devam edecek. Ne yaşarsan yaşa bir yolun sonuna daha gelebildin ama bu yolun sonu, senin yeni yollarının başlangıcı olacak. Zihninde yaşamaya devam eden ve kaybettiğin bütün karakterler, senin hazinen. Hiç vazgeçmediğin ve ne olursa olsun dizlerinin üzerine çöksen bile geri doğrulmanın bir yolunu bulduğun için teşekkür ederim.
Her diz çöküş bir teslimiyet değildir, bazen insan dünyayı dizlerinin üzerinde de görmek isteyebilir. Beyaz Leke okuyan herkes bu cümlenin altında yatanın ne olduğunu hissedecektir ve bunu bilmek bile bana huzurlu hissettiriyor.
Ellerim daima ellerinizde.
Özgürlüğünüze değil, özgürlüğümüze değil,
Daima özgür hissetmemize!
Aslı Arslan
Paragraf Yorumları